Ağrı Türkiye'nin en uzak illerinden biri. Ben oraya 6 yaşından küçük çocukların da nitelikli eğitim alarak, ilköğretime daha iyi şekilde hazırlanmasını destekleyen bir proje kapsamında çalışmalar yapmak için gittim. (Proje ayrıntıları burada: https://www.facebook.com/erkenegitimisec)
Yer yer komik, yer yer trajik ama her adımında etkileyici bir seyahat oldu benim için.
Bazı ilçelerinde sokakta kadın göremediğiniz bir memlekette dünya güzeli genç öğretmenlerle tanıştım. Gencecik, pırıl pırıl, harika çocuklarla...
Sokakta gezerken, alışveriş yaparken bana hep "hoca hanım" dediklerine önce takılmamıştım. Sonra öğrendim ki Ağrı gibi doğu illerinde tek başına gezen kadınlara hep "hoca hanım" derlermiş. Çünkü buralarda dışardan gelip de tek başına gezebilecek cesarette tek kadın olsa olsa öğretmen olurmuş. Öyle bir iş işte!
Gelelim koşuşturmaca arasında çektiğim hızlı fotoğraflar eşliğinde Ağrı izlenimlerime:
Ağrı'nın merkezi aslında şehrin en büyük ilçesi değil. Adını aldığı Ağrı dağı da şehir merkezinden görünmüyor! Bunun için Doğu Beyazıt ilçesine gitmeniz gerek. Ağrı merkezi temel olarak 4 caddeden oluşuyor. Biri bu eski taş caminin olduğu Cumhuriyet Caddesi. Çarşı - pazar bu yaya caddesi üzerinde. Biri de dümdüz gittiğinde Kağızman'a bağlandığı söylenen Kağızman Caddesi. Benim otel de buradaydı zaten.
Sık seyahat eden biri olarak konaklama mekanlarından minimum beklenti içinde olma alışkanlığına sahibim. Aradığım ilk şey güvenlik, ikincisi de temizlik olur. Ama son yıllarda yeni bir öncelik daha geliştirdiğimi belirtmek isterim. Bir moda ikonu olarak seyahatlerim sırasında konaklarken artık üçüncü önceliğim de mutlaka kentin moda merkezine yakın olmak!
"Sosyete Moda Merkezi"... Harika değil mi? :)
etkinliğimizden bir kare |
Yer yer komik, yer yer trajik ama her adımında etkileyici bir seyahat oldu benim için.
Bazı ilçelerinde sokakta kadın göremediğiniz bir memlekette dünya güzeli genç öğretmenlerle tanıştım. Gencecik, pırıl pırıl, harika çocuklarla...
Sokakta gezerken, alışveriş yaparken bana hep "hoca hanım" dediklerine önce takılmamıştım. Sonra öğrendim ki Ağrı gibi doğu illerinde tek başına gezen kadınlara hep "hoca hanım" derlermiş. Çünkü buralarda dışardan gelip de tek başına gezebilecek cesarette tek kadın olsa olsa öğretmen olurmuş. Öyle bir iş işte!
Gelelim koşuşturmaca arasında çektiğim hızlı fotoğraflar eşliğinde Ağrı izlenimlerime:
Ağrı Merkez
Ağrı'nın merkezi aslında şehrin en büyük ilçesi değil. Adını aldığı Ağrı dağı da şehir merkezinden görünmüyor! Bunun için Doğu Beyazıt ilçesine gitmeniz gerek. Ağrı merkezi temel olarak 4 caddeden oluşuyor. Biri bu eski taş caminin olduğu Cumhuriyet Caddesi. Çarşı - pazar bu yaya caddesi üzerinde. Biri de dümdüz gittiğinde Kağızman'a bağlandığı söylenen Kağızman Caddesi. Benim otel de buradaydı zaten.
Sık seyahat eden biri olarak konaklama mekanlarından minimum beklenti içinde olma alışkanlığına sahibim. Aradığım ilk şey güvenlik, ikincisi de temizlik olur. Ama son yıllarda yeni bir öncelik daha geliştirdiğimi belirtmek isterim. Bir moda ikonu olarak seyahatlerim sırasında konaklarken artık üçüncü önceliğim de mutlaka kentin moda merkezine yakın olmak!
"Sosyete Moda Merkezi"... Harika değil mi? :)
Yol boyunca
Daha önce kışın ortasında gitmiş, kardan hiçbir yerini görememiştim. Sert kışlarından dolayı çiftçiliğin bile pek yapılamadığı Ağrı'nın yol manzarası baharda ayrı bir güzeldi."Yurt Sevgisi..."
Patnos'tan merkeze dönüşte Murat nehrinin kıyısında kıvrıla kıvrıla giden yol birden minik bir köye çıkıyor. Yaklaşık 30 haneli bu köyün tam ortasında bir okul var. Yarısı pastan kırmızı renk görünen metal çatılı okulun girişinde şöyle yazıyor: "Yurt Sevgisi Ona Hizmetle Ölçülür". Birkaç sene öncesine kadar su ve kanalizasyon hizmetinin olmadığı bu yerleşim yerinin ortasında böyle bir yazı görmek biraz trajikomik geldi açıkçası. Yazıyı yazan bunu köyün nüfusuna yönelik mi yazmıştır yoksa orada çalışmaya giden memur için mi diye düşündüm geçerken.
Ağrı'da bir Kumaşçı
Hadi dönüp gelelim Ağrı kumaşçılarına. Gezi yazılarımı kumaşçı bilgisine bağlamak eğlenceli bir detay geliyor bana.
Cumhuriyet caddesi üzerinde eski bir dükkana rastgeliyorum. Adı "İpek İş" Mağazası. İşletmecisi Hasbi Beyle güzel bir sohbete dalıyoruz. Hemencecik benim öğretmen olduğuma kanaat getiriyor o da. Ardından kumaşlara duyduğum ilgiye şaşırıyor. Başlıyoruz sohbete...
Öncelikle Ağrı'ya özgü bir kumaş arıyorum. Ama nafile... Buradakilerin hepsi başka yerlerden üretim. Sonra Ağrı'lı kadınların en çok rağbet ettiği kumaşları tek tek çıkartıyor beğeneceğimden emin şekilde. Ama her biri öyle ışıltılı ki, bakarken gözlerim kamaşıyor. Hasbi Bey çok ısrarlı. Bu kumaşın bana çok yakışacağından emin. O sıradaki yüz ifademe bakar mısınız? :))
Öncelikle Ağrı'ya özgü bir kumaş arıyorum. Ama nafile... Buradakilerin hepsi başka yerlerden üretim. Sonra Ağrı'lı kadınların en çok rağbet ettiği kumaşları tek tek çıkartıyor beğeneceğimden emin şekilde. Ama her biri öyle ışıltılı ki, bakarken gözlerim kamaşıyor. Hasbi Bey çok ısrarlı. Bu kumaşın bana çok yakışacağından emin. O sıradaki yüz ifademe bakar mısınız? :))
Yok, satamadı bana ışıltılı kumaşlarını. Ben yine bildiğim gibi gezmeye başlıyorum dükkanı. Hemen her kumaşa tek tek dokunarak. Güzel pazen bakıyorum ama o da zevkime göre değil.
Neyse sonunda üzerimde taşımaktan keyif alabileceğim bir kumaş beğeniyorum. Tahminimce turist fiyatı biçilen bu kumaşa Ankara'da da vereceğim fiyatı vererek keyifle ayrılıyorum dükkandan.
Tek enden 2 metre aldığım vual kumaş benim beğeni ölçülerime uygun büyüklükte çiçek desenlerine sahip, mor - lacivert ağırlıklı renklerden oluşuyor. Uygun bir zamanda güzel bir bluz olmak üzere kumaş rafına kalkacak eve dönüşte.
Ağrı bir değişik memleket. Dünyayı anlamak için mutlaka gezmek gerektiğini daha da iyi anlatıyor bana. Ağrı'yla bir dahaki buluşmam Haziran ayında ve bu sefer Ağrı dağı manzarasını göreceğim bir noktada olacak. Bir dahaki gelişime kadar Ağrı'da tanıştığım tüm güzel insanları ve özellikle çocukları sevgiyle kucaklayarak dönüyorum Ankara'ya. Yazıyı da işte o güzel çocuklardan bir kare ile bitirmek istedim. Yüz resmi yok... Çünkü çocuk fotoğraflarını sadece Unicef ve Milli Eğitim Bakanlığı yayınlarında kullanma izniyle çektik. Bu güzel karelerden daha fazlasını görmek istiyorsanız, yukarıda linkini verdiğim Proje Sayfasına uğrayabilirsiniz.
trajikomik durumlarla karşılaşmışsınız, yüz ifadeniz çok şey anlatıyor gerçekten, farklı paylaşımınız için teşekkürler
YanıtlaSilsevgiler! :)
Silben de 2 sene Erzurum'un küçük bir ilçesinde öğretmenlik yapmıştım(Ağrı yolu üzerinde bir ilçe).her gittiğim yerde 'hocam' denilince hemen nereden anladılar ki öğretmen olduğumu diye düşünmüştüm,sonra ben de fark ettim orada bayanların tek başına dışarı pek çıkmadıklarını.Çanakkale'den Erzurum'a gelince fark ettim meğer ne kadar farklı kültürler ve hayatlar varmış,güzel tecrübe oldu benim için.
YanıtlaSilevet... çok şey öğretiyor insana değil mi gerçekten!
SilNe güzel ve hayırlı bir gezi!Ve o gümüş pırıltılı kumaştan küçük bir elbise gerçekten de çok yakışırdı..
YanıtlaSilhahaha :D
Silyok almayayım ben. alana da mani olmayayım. ben ışıltısız giyim tarzımdan memnunum :))
merhaba
YanıtlaSilbende Ağrı'da 5 yıl çalıştım Tutak'ta Batmış köyü okulu ve köyü hiç değişmemiş aynı sadece sosyete moda merkezi yeniymiş oradan ayrılalı 8 yıl oldu bu arada
Ne güzel bir tesadüf! O yazıyı kim yazmış biliyor musunuz bari?
SilBu arada Batmış köyü adını değiştirmek istiyormuş. Balık köyü olsun diyorlarmış :)
bende bilirim buraları orada kadife kumaşta çok oluyor daha önce ağrıda yaşamış biri olarak ben oralarda çok zorluk yaşadım
YanıtlaSilkadifeleri çok güzeldi gerçekten de :) ama ben baharlık almayı tercih ettim.
Silben hala ağrı-taşlıçayda görev yapıyorum yolunuz düşerse yine beklerim
YanıtlaSil