"BÜYÜLÜ DENİZ" İSİMLİ ÇOCUK ROMANIM 8 YAŞ ÜSTÜNDEKİ TÜM HAYALPERESTLER İÇİN ARTIK KİTAPÇILARDA! :)

NE HİSSEDİYORSAN O'SUN

18 Kasım 2014

Birkaç gün önce "Terzi Parçası" başlıklı bir yazı yazdım; kısacık yazım gelen yorumlarla roman oldu :)

Her yorum bırakana tek tek yanıt verme prensibim olsa da, sizlerin açık yüreklilikle paylaştığı hikayelerden etkilenip genel olarak bir şeyler söylemeden, yeni yazılara geçmem mümkün olmadı.

Öncelikle, bir kez daha, yorum bırakan herkese teşekkür ediyorum. Okuyup paylaşan herkes beni çok mutlu etti.

"Terzi Parçası" başlıklı yazımda tüketim kültürü içinde yoğrulan insanların el emeğine küçümseyici yaklaşımıyla ilgili birkaç gözlemimi paylaşmıştım. Gelen yorumları istinaden şunu açıklığa kavuşturayım: kendi kıyafetlerimi dikiyor olduğumu öğrenenlerden bazılarının verdikleri tepkiler karşısında kişisel olarak aşağılanma ya da küçümsenme hissetmedim. Aksine, mevcut iş kimliğim ile el emeğimi büyük bir aşkla sahiplenmemden dolayı ortaya çıkan "zıtlığa" gösterdikleri şaşkınlık beni bir hayli eğlendirmişti.

Bununla birlikte, verdiğim bu rahat tepkinin bana özel bir özgüvenden kaynaklanmadığını, hepimizin çocukken sahip olduğu bu özgüveni önce kaybedip, sonra geri kazanmak için epey yol kat etmek zorunda kaldığımı da belirtmek isterim. Ben de, yorumlarınızdan anladığım kadarıyla birçoğunuz gibi, kendimi keşfetme yolculuğumun başlarında hayatımla ilgili planlar yaparken, çok daha kreatif, daha fazla ruhu olan işlere yönelmeyi istemiştim. Gelişmekte olan ülke buhranından geçen hemen her ebeveyn gibi, benim anne babam da daha "saygın" işlere yönelmem gerektiği konusunda telkinlerde bulunmuş, bunu duyan hayallerime olan inancım da ülke gerçekleriyle birlikte atık su deliğinden kanalizasyonun yolunu tutmuştu :)


Yıllarca okunan okullar, ulaşılan kariyer hedefleri sonunda anladım ki benim başarı hissim dışarıya bir şey ispat etme kaygısı etrafında dolanıyor. Herkesin bireysel alanına saygı duymak yerine, yan komşunun ne yaptığıyla çokça haşır neşir olan bir toplum olmamız itibariyle, kendimizi başkalarının gözünden tanımlamaya çalışmamız sanırım çok kişinin deneyimlediği bir durum.

Burada paylaştığım her şey, kişisel yolculuğumun bir yansımasıdır ve görüyorum ki benimle benzer yollardan geçen ya da  yola daha yeni çıkmış çok sayıda okurum var etrafımda.  30'larımın sonuna yaklaşırken, hayatla ilgili hala çok fazla keşfedeceğim şey olsa da bir şeyi çok iyi anladığımı biliyorum.

Her ne konuda olursa olsun, ne hissediyorsan o'sun. Yaptığım işin çok özel ve çok saygı duyulası bir iş olduğuna inancım varsa, zaten bununla ilgili tepkiler alırım. Aldıkları güzel tepkilerle ilgili yorum bırakan bazı şanslı arkadaşların, bu güzel "şansları" da buradan geliyor. Yaptığım şey ya da bulunduğum durumu daha ben tam olarak kabullenemiyorsam, başkalarından sadece bunun yansımasını duyarım.

Herkes aynı şeye kendi bulunduğu noktadan bakıp, o açıdan görüyorsa, ben zaten başkalarının hakkımda düşündüklerini kontrol edip şekillendiremem. Tek yapabileceğim, yaptığım şeylerin tadını çıkarmak ve ortaya çıkardığım şeyin içime sinmesini sağlamak. Başarı ispatımı dışarıdan alıp, içime yönlendirmek. Hepsi bu...

Hadi yeter bu kadar laklak... Daha dikiş yazıları bekliyor! Öptüm hepinizi kocaman ;)


Karikatür: Ana von Rebeur





11 yorum

  1. Ben de son yazıma "terzi parçası" yazınızın linkini ekledim. Sizden izin almadım ama umarım sakıncası yoktur.

    YanıtlaSil
  2. Google araştırması yaptığım bir günde (resimler bölümünden) karşımda karlar üstünde yaz havası yaşayan birini gördüm. " Kim bu cesur yürek?" dediğim anda çoktan sitenizi açmıştım. Ben o resme dikişle ilgilenen biri olarak bakmadım, çok farklı çağrışımlar yaptı bana(kendine güven vb.).O resim aradığım şeyin yanıtı değildi ama sizi tanımam için açılan kapıydı. Sitenizi açınca bir "dikişsever" olduğunuzu görmek ayrıca mutlu etti beni. Çoğu zaman hikaye okurmuş gibi okuyorum yazılarınızı, "keşke devamı olsa" dediğim bile olmuştur. Ben de şanslı olanlardanım ama yazınızı okuyunca şunu farkettim ki yaptığım şeyleri fazlaca benimseyerek gösteriyormuşum çevremdekilere. Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel bir tesadüf atmış sizi buralara :) vallahi poz verme konusunda öyle çok da böbürlenecek kadar havlı değilim hala :)))
      Ben de yazmayı çok seviyorum; sizlerin yazdıklarıma yorum yazmanızı ise daha çok :) sevgiler!

      Sil
  3. Bir de valla kimse kusura bakmasın biz de tasarımcı sayılırız! her ne kadar acemi terziysek o kadar da acemi tasarımcıyız! sonuçta kalıpları hazır kullanıyoruz ama her kalıbı mutlaka değiştirerek kendimizden bir şeyler katarak kumaşını kendimiz seçerek istediğimiz özgürlükte yapıyoruz bunu, sonuçta her tasarımcı böyle çalışıyor bence, en önemli markalar bile, süper kumaşlar kullanarak basit bir elbise dikiyorlar, yoksa gömleği, pantolonu, elbiseyi kimse yeni bulmadı!

    YanıtlaSil
  4. O kadar güzel ifade ediyorsunuz ki,daha fazla ne yazabilirim inanın bilemedim.Ama ben de kendi hikayemi kısacık anlatarak katkıda bulunayım.
    Evinde yıllarca hem dikiş dikip hem üç kız çocuk büyüten ama kendisi çok çektiği için kızlarının hiçbirine dikiş öğretmeyen bir annenin ortanca kızıyım.Giydiklerimi annemin diktiğini her zaman gururla anlattım.Artık gözleri pek iyi göremese de dikmeye devam eden bir kadın ama ne yazık ki yıllarca kendi için değil bizleri daha iyi büyütebilmek adına evine katkı sağlamak için çalışmış bir mahalle terzisi!
    Evimizde dikiş makinesi olduğu için ,makinesiz bir ev düşünemezdim :)Ben de evlendikten sonra hemen bir makine edindim ancak tam anlamıyla birşeyler dikmem çok mümkün olmadı.Sizin deyiminizle'çok havalı işler'yapmasam da işletmem gereken bir eczanem vardı(hala var).O makinem de yine annemle mesai yaptı:).Benim çocuklarıma,yeğenlerime,eşlerimize neler neler dikmedi ki?
    Taa ki içimdeki gerçek aşkı dikişi keşfedene kadar!Bu keşfe kadar boş durmayı sevmeyen ve el işlerini seven biri olarak kumaş booyamadan takı yapımına,şişe boyamadan örgüye kadar bir çok ürün ortaya çıkardım.
    Ona hiç sormadan kendi kendime patronsuz diktiğim pantalonlarla annemi şok etmişliğim de var!Böyle başlayan serüvenimde, acaba kendim neler yapabilirim derken sizin sitenizle karşılaştım ve her ne kadar şimdiye dek hiçbir şey paylaşmasam da müdaviminiz oldum.Belki İzmir kızı olmaktan kaynaklanan bir yakınlıktı bilemiyorum.
    Tam iki yıldır söke dike bir sürü şey diktim.Arkadaşlarıma iki yazdır tatil kreasyonları hazırlıyorum,mayo üzeri elbiseler,çantalar ve bundan inanılmaz zevk duyuyorum.Ben dikiyorum bir arkadaşım da motifler örüyor ve elbiseleri süslüyoruz.Kızıma taytlar elbiseler penye tişörtler vs vs.
    Bu yıl kendime hediye yeni bir pfaff makine aldım onunla tarifsiz bir aşk yaşıyorum :))
    Çok havalı markalara saçma paralar vermektense kendim diktim hem de şu kadara demek inanılmaz zevk veriyor.Bu arada bir kumaş manyağı oldum belki kıyafete para vermiyorum ama kumaş görünce dayanamıyorum şu an evde dikilmeyi bekleyen bir yığın kumaş var!
    Annemi seyretmek farkında olmasam da birşeyler öğretmiş,,makası ve kumaşı elime alınca ortaya birşeyler çıkıyor ve pratik dikmeyi çok seviyorum.
    İyi ki kısacık anlatacaktım ama bunca yılın takibi çok da kısa anlatılamıyormuş.
    Öpüyorum sizi,sevgiyle ve dikişle kalın.
    Öğrenen çekirge Selma Can

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne güzel bir paylaşım bu! çok teşekkür ederim sevgili Selma :)

      Sil
  5. Bir bloğum da olmadığı ve tembellikten dolayı yaptıklarımın fotoğraflarını bile yollamıyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) o da olur bir gün! en iyi blog yazarları blog okurlarından çıkar derler ;)

      Sil
  6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Burada yayımlanan yazı ve görsellerin tüm hakları İrem Sunar Özat'a aittir. İzinsiz yayımlanamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.