Bir gün okuldan eve gelirken, mahallemizde yeni açılan beyaz eşyacının önünde sıra sıra yeni bisikletler gördüm. O zamanlar beyaz eşyacılar bisiklet de satardı, evet. Gıcır gıcır bisikletler ilkokul 3'teki bir çocuk için son model Alman arabalarından daha havalıydı. İçlerinden birini gözüme kestirmiş ve hiç çekinmeden gidip kaça satıldığını sormuştum. İlkokul 3 matematik bilgimle, o bisikleti alabilmek için harçlıklarımı 8 yıl biriktirmem gerektiğini hesaplamıştım. Ama planım hazırdı. En azından bir sonraki bayram harçlıklarımı alır almaz, macun, turbo sakız, leblebi tozu gibi abur cuburlara para harcamayı bırakacaktım. O yaşımda aklımın erdiği en büyük bütçe planlaması buydu. O zamanlar "istediğiniz şeyi düşünün, vizyonlayın, fotoğrafını buzdolabınıza yapıştırın" içerikli popüler bilgiler henüz hayatımızı istila etmediğinden, tek bildiğim her gece yatmadan önce o uçuk pembe gıcır gıcır bisikleti sürmenin ne güzel bir şey olduğunu hayal edip uykuya dalmaktı.
O pırıl pırıl uçuk pembe bisikleti almam 8 yıl sürmedi tabii. İster vizyonlama deyin, ister duanın etkisi, isterseniz de beyaz eşyacının önünden her geçişte içli içli bisikletlere bakan ve harçlığına hiç dokunmayan bir çocuğun anne babada yarattığı vicdan azabı... Bir sonraki yaz mahalle yollarının fatihi ben oldum!
O bisikleti aldığım yazdan 15 yaz sonra, nihayet kendi paramı doğru dürüst kazanabildiğim bir işim oldu. Kendi paramı kazanmaya başlamanın verdiği his muhteşem, kendi paramla yapabileceklerim neredeyse sınırsız geliyordu. Bu özgürlüğün verdiği sınırsızlık hissi nasıl oldu da beni yalnızca ihtiyacımın 10 katı kıyafet, ayakkabı, cd/dvd vb. almaya yöneltti bilmiyorum. Tek bildiğim, bir gün dolabımın önünde durup indirimlerden "süper ucuza" aldığım kıyafetleri artık ağzına kadar dolmuş olan dolabımın içine nasıl sığdıracağımı hesaplarken yaşadığım farkındalıktı... Ne güzel, artık ailemden harçlık almıyor, finansal özgürlüğümün tadını çıkartıyordum. İyi de finansal özgürlüğümün geldiği nokta bu muydu? Hani her sene tatillerimi dünyada görmediğim bir yeri görmek için geçirecektim? Yaptığım planlamalar sadece beğendiğim bir ürünü almak için bir sonraki indirimin ilk gününü beklemeye mi dönüşmüştü? O gün bu anlamsız harcama alışkanlığıma bir son verdim. Kendi paramı nasıl yöneteceğim konusunda pek bir fikrim yoktu açıkçası. Ama en azından, ne kadar ucuza gelirse gelsin alışveriş savurganlığını bıraktım.
Keşke o zamanlar, kazancımı sadece harcadıklarımı ödeme dışında yönetmenin ne demek olduğunu öğreten bir kaynağım olsaydı. Basit, anlaması kolay, uygulaması pratik bir araç... İşte bu son söylediklerimi, bir websitesini inceledikten sonra kurabildim. Hayatta el yordamıyla ve uzun yoldan öğrendiğim para yönetimini, son derece kolay takip edilebilen, akıcı ve pratik şekilde anlatan şahane bir kaynak buldum. “Paramı Yönetebiliyorum” isimli bir proje, Kalkınma Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Habitat Kalkınma ve Yönetişim Derneği, Visa Europe Türkiye ve üye bankalarının işbirliğiyle uygulamaya konmuş. Gidin bir websitelerini inceleyin: www.paramiyonetebiliyorum.net Neden böyle hevesli yazdığımı hemen anlayacaksınız.
"Hayal ile hedef arasındaki tek fark planlamadır" diyor ve adım adım anlatıyor. Kasmıyor, yormuyor, tane tane anlatıyor. Ben bunların çoğunu el yordamıyla öğrenmiştim hayatta. Elimdeki tek ders notum yaptığım hatalardan çıkardığım acı derslerdi. Bir bankaya yaklaşırken ürkerdim. ‘Finansal okuryazarlık’ ifadesini cümle içinde hiç kullanmazdım. Siteyi incelerken henüz bilmediğim çok fazla şey öğrendim. Üşenmeyin, gidip siteyi inceleyin. Farklı yaş gruplarına göre farklı eğitimleri var internet üzerinden. Ben her yaş grubunu inceledim! Her bir ders son derece akıcı ve pratik bir dille, günlük ihtiyaçlara yönelik olarak yazılmış. Yaş grubunuz sitedeki gruplarla tutmuyorsa da, yakınlarınızda “büyüklerinin nasihatlerini dinlemekten” sıkılan ama bu bilgilerden faydalanabilecek onlarca gence aracı olun!
Dertler hep aynı ne yazık ki... Bazen ben, bazen de eşim lüzumsuz şeylere para harcamaktan bir türlü kurtulamıyoruz. Kimi zaman bir şey görüyorum ve kendimi şöyle düşünürken yakalıyorum: Bi şey yaparım ki ben bunla, alıyım, evde bulunsun! Gün gelir lazım olur! Bu stokçuluk huyumdan yavaş yavaş kurtulsam da kıyafet ve incik boncuğa, kırtasiyeye, kumaş ve dikiş malzemelerine o kadar çok para harcıyorum ki... Ben de kızıyorum kendime ve kurtulacağımdan da eminim. Çok faydalanacağım paylaşımınızdan, teşekkür ederim. :) Arzu Şentürk.
YanıtlaSilÖyle mutlu oldum ki yazdıklarınızdan sevgili Arzu! Yanıtı vakitlice yazamadım ama sizinle aynı şeyleri hissediyorum ve bu metnin yazarı olup, tüm bu yazdıklarımı gün be gün yaşasam da, o tüketim çılgınlığı beni de yokluyor her dışarı çıktığımda :)
SilTamm da birazdan alışverişe çıkacakken yazınızı okudum. beni adıma çok faydalı oldu. Maalesef israfa o kadar meyilliyiz ki... sadece bir yılda türkiyede çöpe atılan ekmekle 500 okul yapılabilirmiş
YanıtlaSilNe aldığımızın kıymetini biliyoruz ne de kazandığımızın.
İnsanlarda en azınan bende yeni bir farkındalık oluşturduğunuz için teşekkürler
Konuya kıymet bilmek üzerinden yaklaşmanız çok hoş oldu. Çok haklısınız. Bazen 6 yaşındaki veledime kızıyorum, yeni oyuncak aldıktan 2 gün sonra yeniden bir oyuncak görüp istiyor diye. Ama ben de her aldığımın kıymetini anlamıyorum böyle bir bakış açısıyla.
Silyazılarını çok özledik lütfen çok ara verme :(
YanıtlaSilAhh sevgili Bahar! Sormayın, ne koşturuyorum bir bilseniz! Yoksa çok sevdiğim sitemden ayrı kalmak bana da öyle zor geliyor ki!
SilNeyse, yarına yeni yazı hazırladım sonunda :D
SEVGILER BIZI ELİŞLERİNDEN MAHRUM ETMEE
YanıtlaSilHaklısınız! Ben de sizlerle paylaşımda bulunmayı çok özledim! Ama yarın nihayet yeni yazı çıkıyor.
SilE, peki :)
YanıtlaSil